2 Kasım 2013 Cumartesi

Ankara ve Beyrut'un Şam'a döşediği kablolar



2010 yılının mart ayında Suriye Baas rejimine karşı başlayan halk hareketi sonrasında, Türkiye ve Suriye arasındaki tüm ilişkiler aşamalı olarak kesildi. Siyasi krizin ardından ekonomik faaliyetler büyük darbe yedi. 2-3 sene öncesine kadar birkaç katına çıkan ticari hacim birden yerle yeksan oldu. Diplomatik temsil seviyeleri hızla aşağı doğru çekilirken, bir süre sonra elçiler karşılıklı olarak başkentlere çağrıldı. 

Sonunda Türkiye rejime muhalif Suriye Ulusal Koalisyonu'nu Suriye halkının meşru temsilcisi olarak kabul edince Şam ile ilişkilerini bitirmiş oldu. Şu anda Türkiye'yi Suriye nezdinde, Şam'ın Soğuk Savaş yıllarından beri ideolojik yakınlık duyduğu Romanya temsil ediyor. (ABD'yi İran'da İsviçre Büyükelçiliğinin temsil etmesine benzer bir durum)

Suriye ile iş yapan tüccarlar mallarını satacak başka pazar arayışlarına girişirken, Şam ve Halep'teki diplomatlarımızda başkente dönerek Suriyeli muhalifler ile seri görüşmelere başladılar. 
Ama henüz 'tüm ilişkilerimiz bitti.' demek için erkenmiş, meğer. 


Kemal Unakıtan'ı hatırladınız mı?
Düzenlediği siber saldırılar ile dünyanın gündemine hızlı bir giriş yapan Suriye Elektronik Ordusu hakkındaki bir araştırma Türkiye'de çoğu kesim tarafından bilinmeyen bir gerçeği ortaya çıkardı. Suriye'nin internet bağlantısını sağlayan 4 fiber optik hattından 3'ünün bağlantısı ülkenin Akdeniz kıyısındaki kenti Tarsus üzerinden ve denizin altından, kalan 1'i de Türkiye üzerinden temin ediliyor. Bu durumun halen devam ettiği de gelen bilgiler arasında. 

Böyle bir durum hakkında farklı yorumlarda bulunulabilir. Suriye'nin internet akışında söz sahibi olmak Türkiye'nin elini güçlendirdiği gibi akışı yönlendirme ve manipule etme imkanı da sağlıyor. İkinci olarak, Suriye Elektronik Ordusu, muhalifleri açıktan desteklemesine rağmen Türkiye'ye yönelik 'bilinen' bir saldırıya girişmedi. Halbuki Katara ve ABD'ye ciddi zarar verebildi. Bunun arkasında fiber optik kablolarının Türkiye'den geçmesinin payı var mıdır? 

Bu arada belirtmekte fayda var. Suriye'nin internet bağlantısında Türkiye'nin önemi sadece fiber optik hattının sınırları içerisinden geçmesiyle sınırlı değil. Türk Telekom Hong-Kong merkezli PCCW şirketi ile birlikte Suriye'nin iki ana internet sağlayıcısından biri durumdadır. Telecom Italia ve TATA da ilave kapasite sağlamaktadır. 

Refik Hariri'nin öldüğü araç
Suriye ile ilişkilerimizin 'alttan' devam etmesinin yanında olayı daha ilginç hale getiren bir ayrıntı daha var. Malumunuz Türk Telekom'un yüzde 55 hissesi 2005 yılında cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirme hamlesiyle Lübnan kökenli bir şirket olan Oger Telcom'a satıldı.

Saad Hariri
TürkTelekom'un özelleştirilmesinden 6 ay önce Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta tüm dünyayı sarsan bir olay yaşandı. Lübnan'ın Sünni Başbakanlarından Refik Hariri bombalı suikast ile öldürüldü. Suikastın arkasında Hizbullah ve Suriye Gizli servisinin olduğu ortaya çıktı fakat hukuki süreç bir türlü başlatılamadı. 2004'de istifa etmesine rağmen ülkedeki Sünnilerin temsilcisi kabul edilen Hariri aynı zamanda çok büyük bir ekonomik imparatorluğun da sahibiydi. Şirketleri arasında Türk Telekom'u satın alan tamamı Hariri ailesine ait Oger Telekom da bulunuyordu. 

Lübnan'daki Sünniler, Suriye'deki Şiilerle çarpışırken ülkenin en büyük Sünni gücü Esad rejimine internet sağlamaya devam ediyor. Üstelik bunu Baas rejiminin sonun gelmesini en çok arzulayan ülkelerin başında gelen Türkiye'deki bir şirketin alt yapısını kullanarak yapıyor.

Napolyon haklı mıymış?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder