23 Kasım 2013 Cumartesi

Yıldırım’ın ruhunu Çubuk’da şad etmek!



2009’un Mayıs ayında Ahmet Davutoğlu’nun dışişleri bakanı olması ve dış politika yapımında sahnenin arkasından seyircilerin önüne geçmesinin ardından Türkiye’nin uluslararası ilişkilerine ‘Yeni Osmanlıcılık’ etiketi yapıştırılmıştı. Fakat özellikle Suriye krizinin büyümesinden sonra o ‘ritmik diplomasi’ geride kalmış, yerli-yabancı basında özellikle hükümet karşıtı çevrelerin benimsediği Yeni-Osmanlıcılık etiketi de rafa kaldırılmıştı.

Fakat görünen o ki Yeni-Osmanlıcılık sadece dış politika için kullanılan bir kavram değil. İç siyasette ve özel olarak insanların hayatlarına dokunan hizmetlerde Osmanlı ‘tuğrasının’ bir şekilsel zorunluluk gibi çakılması günümüz Türkiye’sini yöneten kadroların zihin yapısını oluşturan önemli bir kodu oluşturmuş durumda. Dünyayı geçmişteki menkıbelerle anlama veya aktarma biçiminin son örneği Marmaray istasyonuna yapılan Fatih Tuğrasında da görülebildiği gibi, hükümetin desteğiyle açılan vakıf üniversitelerinin sembolik olarak Osmanlı referanslarıyla bezenmesi de bu durumu açıklamaya yardımcı olacak bir örnek olarak verilebilir.

Ankara’da kurulan Yıldırım Beyazıt Üniversitesi de biraz önce bahsedilen üniversitelerimizden biri. Kurulduğu 2010 yılından bu yana en azından sosyal bilimlerde akademik bir açılım geliştiremeyen üniversite, hükümet desteğine rağmen kadro ve mekân sıkıntılarını henüz aşabilmiş değil. Özellikle mekân hususundaki ihtiyaçlar öncelikli gözüküyor. Ulus’ta bulunan üniversite binasının geniş bir vizyona sahip olduğunu umut ettiğimiz üniversite kadrosuna yetmediği aşikar. Sanırım hükümet yetkilileri de böyle düşünmüş olacak ki, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ne yakışan geniş bir kampüs için kollar sıvanmış. Başbakanın da mezkur üniversitelere olan yakın ilgisi bilindiği için –bir rivayete göre Erdoğan bu üniversitelerin rektörlerini özel olarak toplayıp görüşüyormuş.- bir an önce Yıldırım’ın ismine yakışan bir üniversite binası için çalışmalar başlamış.

“Madem üniversitenin adı Yıldırım Beyazıt, o zaman Yıldırımın padişahken Ankara Savaşı’nı yaptığı Çubuk Ovası bu üniversite için pek münasiptir.” önerisi Erdoğan’dan tarafından da benimsenince proje için talimat verilmiş.

Fakat o da ne? Bu fikri duyanları almış bir telaş. ‘Nasıl olur da Yıldırım’ın Timur’a esir olduğu bir yerde onun adını taşıyan bir üniversite yapılır?’ diye hayıflanmaya başlayanlar Erdoğan’ı fikrinden vazgeçirmek için yollar aramış. Aracılar, danışmanlar milletvekilleri… Kimse Erdoğan’ı bu konuda ikna edeceğine inanmadığından bu topa girmemiş. Hatta “Sn. Başbakanımız ‘Yiğit düştüğü yerden kalkar’ felsefesine inanan biri. Kendisi de siyasi yasaklı duruma düştüğü Siirt’ten parlamentoya girdi. Yıldırım’ın ruhu da esir düştüğü Çubuk Ovasında şad olur” diye fikre arka çıkanlar olmuş…

Sonunda Başbakan’dan randevu alan ve üniversite yönetiminin de içinde bulunduğu bir grup durumu Erdoğan’a arz etmiş. Birinci görüşmeden netice alınmayınca, ikinci o da olmayınca üçüncü görüşmeden sonra Başbakan ikna olmuş ve proje başka bir araziye taşınmış.

Şimdi Esenboğa Havaalanının yanındaki geniş arazide Yıldırım Beyazıt Üniversitesi kampüsü yükseliyor, bir garip maceranın ardından…


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder