Fakat görünen o ki Yeni-Osmanlıcılık
sadece dış politika için kullanılan bir kavram değil. İç siyasette ve özel
olarak insanların hayatlarına dokunan hizmetlerde Osmanlı ‘tuğrasının’ bir
şekilsel zorunluluk gibi çakılması günümüz Türkiye’sini yöneten kadroların zihin
yapısını oluşturan önemli bir kodu oluşturmuş durumda. Dünyayı geçmişteki
menkıbelerle anlama veya aktarma biçiminin son örneği Marmaray istasyonuna
yapılan Fatih Tuğrasında da görülebildiği gibi, hükümetin desteğiyle açılan vakıf
üniversitelerinin sembolik olarak Osmanlı referanslarıyla bezenmesi de bu durumu
açıklamaya yardımcı olacak bir örnek olarak verilebilir.
Ankara’da kurulan Yıldırım Beyazıt
Üniversitesi de biraz önce bahsedilen üniversitelerimizden biri. Kurulduğu 2010
yılından bu yana en azından sosyal bilimlerde akademik bir açılım
geliştiremeyen üniversite, hükümet desteğine rağmen kadro ve mekân
sıkıntılarını henüz aşabilmiş değil. Özellikle mekân hususundaki ihtiyaçlar
öncelikli gözüküyor. Ulus’ta bulunan üniversite binasının geniş bir vizyona sahip olduğunu
umut ettiğimiz üniversite kadrosuna yetmediği aşikar. Sanırım hükümet
yetkilileri de böyle düşünmüş olacak ki, Yıldırım Beyazıt Üniversitesi’ne
yakışan geniş bir kampüs için kollar sıvanmış. Başbakanın da mezkur
üniversitelere olan yakın ilgisi bilindiği için –bir rivayete göre Erdoğan bu
üniversitelerin rektörlerini özel olarak toplayıp görüşüyormuş.- bir an önce
Yıldırım’ın ismine yakışan bir üniversite binası için çalışmalar başlamış.
“Madem üniversitenin adı Yıldırım
Beyazıt, o zaman Yıldırımın padişahken Ankara Savaşı’nı yaptığı Çubuk Ovası bu
üniversite için pek münasiptir.” önerisi Erdoğan’dan tarafından da benimsenince
proje için talimat verilmiş.
Fakat o da ne? Bu fikri duyanları
almış bir telaş. ‘Nasıl olur da Yıldırım’ın Timur’a esir olduğu bir yerde onun
adını taşıyan bir üniversite yapılır?’ diye hayıflanmaya başlayanlar Erdoğan’ı
fikrinden vazgeçirmek için yollar aramış. Aracılar, danışmanlar milletvekilleri…
Kimse Erdoğan’ı bu konuda ikna edeceğine inanmadığından bu topa girmemiş. Hatta
“Sn. Başbakanımız ‘Yiğit düştüğü yerden kalkar’ felsefesine inanan biri.
Kendisi de siyasi yasaklı duruma düştüğü Siirt’ten parlamentoya girdi. Yıldırım’ın
ruhu da esir düştüğü Çubuk Ovasında şad olur” diye fikre arka çıkanlar olmuş…
Sonunda Başbakan’dan randevu alan
ve üniversite yönetiminin de içinde bulunduğu bir grup durumu Erdoğan’a arz
etmiş. Birinci görüşmeden netice alınmayınca, ikinci o da olmayınca üçüncü
görüşmeden sonra Başbakan ikna olmuş ve proje başka bir araziye taşınmış.
Şimdi Esenboğa Havaalanının
yanındaki geniş arazide Yıldırım Beyazıt Üniversitesi kampüsü yükseliyor, bir garip
maceranın ardından…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder