Artık çok sık tekrarlanmıyor olsa
da, Arap Baharının ilk başladığı zamanlarda 'Bölgeyi bilen uzmanımız yok!, Arap
basınını takip edecek kadar kimse Arapça bilmiyor.' gibi sitem ve şikayetler
hemen her gün dile getiriliyordu.
Muhakkak ki bu tür yakınmalar
sadece Arap dünyası için geçerli değil. Cumhuriyetin jeopolitik tehdit algıları
arasında ön sıralarda yer alan Ermeniler ve Rumlar ile ilgili de geçmişte ne
yeterli bilgi birikimi ne de yeterli istihbarat çalışmasını yapacak eleman
kapasitesine sahip olabildi Türkiye. Bir dili öğrenmek, bir kültürü yakından
tanımak için tabi ki düşman olarak algılanması gerekmiyor, fakat askeriyenin ve
hariciyenin en azından kendi tehdit algılarına uygun istihdam politikası
geliştirmesi beklenirdi.
Bunun böyle olmadığını eski bir
büyükelçiden dinlemiştim. Yıllarca Ermeni terörüyle yatıp kalkan Türkiye'nin
Dışişlerinde Ermeni masası oldukça geç bir zamanda kurulduğunu ve -eğer
değişmediyse- birkaç yıl önceye kadar sadece 3 kişi çalıştığını anlatmıştı. Tahmin
edebileceğiniz gibi bunlardan hiçbiri de Ermenice bilmiyordu. Ermeni Soykırım
müzesini beraber gezdiğimiz emekli büyükelçi gezinin sonunda eklemeyi ihmal
etmemişti: "Görev yaptığım yıllarda resmi sıfatım nedeniyle inkar ettiğim
bir gerçeği emekli olduktan sonra kabul etmek çok ağır geliyor." Türk
diplomatlarının veya istihbarat elemanlarının sahte kimlikle olsa bile
Erivan'daki Ermeni Soykırım Müzesine gelmediğini de böylece öğrenmiştim.
İstanbul'daki Ermeni azınlığın çıkardığı
Agos Gazetesinde çalışan bir dostum birkaç yıl önce Ermenice bilen birinin
gazetelerinde staj yapmak için başvurduğunu söylediğinde çok şaşırmıştım.
Ermeniceyi sonradan öğrenen bir Türkiye vatandaşı sık rastlanan bir durum
değildi, hala da değil. Staj başvurusunu kabul etmişler fakat tamamen tesadüf
eseri bu stajyerin MİT için çalışan biri olduğunu ve Ermenicesini
geliştirmekten çok gazeteyle ilgili bilgi toplamak için böyle bir yola
başvurduğunu öğrendiğini aktarmıştı.
Son günlerde öğrendiğim başka bir
traji-komik hadise ise artık bunları unutmadan topluca yazmam gerektiğini
hatırlattı. Yıllarca Ermeni azınlık okullarında öğretmenlik yapan bir öğretmen hafta
sonları ders verdiği yabancı dil kursunda bir grup öğrencinin Ermenice özel ders
talebiyle kendisini aradığı haberini almış. Üniversite öğrencisi sandığı
kişilerin orta yaşlı olduğunu görünce şaşırsa da, iyi niyetinden öküz altında
buzağı aramamış. Fakat üçüncü haftadan sonra bizim 'öğrenciler' ağızlarındaki
baklayı çıkarmış. Meğer Osmanlı arşivlerindeki Ermenice belgeleri okumak için
Başbakanlık Arşivinden bir kaç memurun Ermenice öğrenmesine karar verilmiş ve
bu yüzden arkadaşları Ermenice özel ders veren bir hocaya yönlendirmişler.
Bunda ne var diyeceksiniz. Haklısınız. Ama bizimkiler öyle düşünmemiş. 'Aman
hocam' demişler 'Sakın bizim memur olduğumuzu devlette çalıştığımızı kimse
duymasın. Maazallah devlet memurları Ermenice öğrenir diye yayılırsa hepimiz
rezil oluruz!'
Memurlarımızın endişelerini bir
kenara bırakalım, Aras'ın diğer tarafına bir göz atalım.
Erivan Üniversitesinde çok ciddi
çalışmalar yapan Türkoloji bölümü bulunuyor. Burada bir panele katılan Fransız
bir akademisyen anlatmıştı öğrenciler ile hocalar aralarında Türkçe tartışacak
kadar dile hakim olduklarına bizzat şahit olduğunu. Ya Ermeni Dışişleri?
Akademisi Türkçe konusunda güçlüyse, Hariciyesi de aynı şekilde gelişme
göstermez olur mu? Erivan meydanda bulunan Dışişleri Bakanlığına gittiğimizde
bizi karşılayan Türkiye masası şef yardımcısı diplomatın akıcı Türkçesi
karşısında oldukça şaşırdığımı hatırlıyorum. Yaklaşık iki saat boyunca devam
eden sohbetimiz Anadolu coğrafyasına ve İstanbul'un tarihi semtlerine kadar derinleşebilmişti.
Erivan doğumlu bu diplomat Adana'da sevdiği kebapçılardan bahsederken,
mesleğine özgü malumatfuruşluktan kaynaklanan bir kibirden ziyade yakın
hissettiği insanlarla güzellikleri paylaşmanın mutluluğunu yaşadığını belli
ediyordu. Sohbet sonrasında Ermenistan İstihbarat Örgütü merkezinin
karşısındaki Lübnan lokantasına oturduğumuzda binayı göstererek, şaka yollu
'Burayı da gezebilirsiniz. Hatta İngilizce konuşmanıza bile gerek kalmaz.
Çoğunluk Türkçe anlar.' dediğini de hatırlıyorum.
Şimdi kimse bana biz büyük
devletiz, küçüklerin dilini öğrenmeyiz demesin.
Umarım ileride üniversitelerde
Ermenice öğrenmek yaygın bir hal alır ve Ermeni edebiyatının seçmelerini okuma
imkanı buluruz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder